Sait Faik`in öykülerinde ki insanlar çoğunlukla halk içerisinde "sıradan" tabiriyle yer alan; herhangi bir -önemli- özelliği olmayan; işsizlik, kahveci, balıkçı, sarhoş, babalık gibi mesleklere sahip olan; ne iyi ne kötü ve genelde çok düşünen orta halli veya yoksul tiplerdir. Açık konuşmak gerekirse Sait Faik`in kurguladığı insanları anlamak güçtür. Yani en azından benim için öyle olmuştur. Onun yarattığı insanlar, basit insanlar yani televizyondaki veya filmlerdeki insanlar gibi değildir. Basitten kastım anlaşılabilme özelliğidir. Televizyonda izlediğimiz insanların hepsinin hemen hemen iyi mi kötü mü, bu işi yapacak mı yapmayacak mı, hırsız mı değil mi olduğunu anlayabiliyoruz. Çünkü onların kelimelerinde, hareketlerinde hep bir ipucu var fakat konu Sait Faik öykülerindeki insan tasvirine gelince yorum yapmak güçleşiyor. Sait Faik bize o insanı öyle bir anlatmış ki o insan ne iyi ne de kötü, o insan ne bu işi yapacak ne de yapmayacak, o insan ne hırsız ne de değil. O insan sadece bir şey yapıyor yaptığının doğru mu yanlış mı olduğunu umursamadan. Örneğin Mahalle Kahvesi`ndeki Plajdaki Ayna hikayesinde plajdaki aynayı kırmak o adam için yanlış değil ama doğru da değil. Sait Faik o adamın aynayı kırmasını, insanların sebepsiz yere -canı sıkıldığı için bile değil- herhangi bir şey yapabileceğini ve bunun çok normal olduğunu söylemek için veya sadece bunu düşündüğü için yazmak istediği için yazmış sanki. Ya da bu tamamen benim uydurmam. Siz bu hikayeyi okuduğunuzda ne düşündünüz bilemem. Fakat anladığım kadarıyla Sait Faik`in insanlarından oluşan onun kurguladığı öykülerindeki dünya mutlu bir dünya. Yani bu biraz abes olabilir ama ben böyle düşünüyorum. Yukarıda söylediğim hikayedeki aynayı kıran adamın hiç bir sorun yokmuş gibi, hiç endişelenmeden yürüyüp gitmesi; Baba-Oğul hikayesinde babasına çekmiş çok terleyen çocuğun bundan çok da yakınmaması; Bilmem Neden Böyle Yapıyorum? hikayesindeki adamın hırsız taklidi yapması hem de eğlenerek, bunlar bana umursamaz insanlarla dolu mutlu bir dünyayı anımsatıyor. Oradaki insanlar yaptıklarının sonuçlarını düşünmüyor ya da geçmişte olanlardan dolayı bugün ah vah etmiyorlar, onlar sadece bugünü diledikleri gibi yaşıyorlar. Bu tür yaşama tarzını gerçek dünyada herhangi bir insanda görebileceğimizi sanmıyorum. İnsanlar hep geçmişlerinden yakınarak günlerini dolduruyorlar. Veya gelecek kaygısıyla. Bundan dolayıdır ki yetişkinleri öyle çok mutlu veya gerçek bir gülümseme barındıran bir ifade ile görmek zordur. Yetişkinler diyorum çünkü gününü yaşayamayanlar genelde onlardır. Yani çocuklar günlerini diledikleri gibi yaşarlar ya da en azından yaşamak isterler çünkü bu sırada yine yetişkinlerin çocukları için gelecek kaygısı başlar. Aslında Sait Faik çocuk ruhlu yetişkin insanlar yazar. Orhan Veli`nin de dediği gibi o (Sait Faik Abasıyanık), kırkını aşmış bir mahalle çocuğudur.
Emeklerine sağlık Kübra, çok güzel bir blog hazırlamışsın. Ve sanırım bu yazını okuduktan sonra Mahalle Kahvesi' ni okumaya karar verdim.
YanıtlaSil